İş hayatı, çoğu zaman göründüğünden daha sessiz bir rekabetin sahnesidir. Alkışlar nadirdir, takdir ise çoğu zaman geri bildirim formunun arkasına saklanır. Ama bir bakarsınız... Sizinle konuşmayan, paylaşım yapmayan biri, fikrinizi kendi cümleleriyle anlatmaya başlamış. Sosyal medyada sizi sessizce takip etmiş, sonra da fikirlerinizi bir toplantıda sahiplenmiş.
Tanıdık geldi mi?
Fikir hırsızlığı, çoğu zaman “strateji” diye sunulur. Oysa bu, emeğe ve entelektüel çabaya yapılmış açık bir saygısızlıktır. Bir fikri üretmek, sadece bir düşünce kıvılcımı değildir; onun arkasında okunan onlarca kitap, yapılan gözlemler, birikmiş deneyimler ve bazen de uykusuz geceler vardır.
Bir fikri çalmak, belki bir toplantıda size puan kazandırabilir.
Ama bir kültürlü dost, vizyoner bir yol arkadaşı kazanmak?
İşte o, uzun vadeli ve gerçek bir kazançtır.
Ne yazık ki bazı insanlar, kendini geliştirmek, çevresini zenginleştirmek, bilgiye yatırım yapmak yerine kısa yolları seçer. İlham aldığını itiraf edemeyecek kadar egoya, katkı sunmaktan kaçacak kadar kaygıya sahiptirler. Oysa kendini geliştirmek, kültürlü insanlarla dostluk kurmak ve üretmeye cesaret etmek çok daha değerlidir.
İş hayatı sadece projelerle değil, karakterle de inşa edilir.
Bugün fikrini çaldığınız kişinin yarın kuracağı sistemde yeriniz olmayabilir.
Bu yüzden belki de en başa dönüp kendimize şu soruyu sormalıyız:
Kısa vadeli parıltılar mı istiyoruz, yoksa uzun vadeli bir iz bırakmayı mı?
Gerçek üretkenlik, çalınamaz.
Ve her zaman, bir gün fark edilir.
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Halime Önen
SESSİZ TAKİPÇİLER VE FİKRİN GERÇEK DEĞERİ
İş hayatı, çoğu zaman göründüğünden daha sessiz bir rekabetin sahnesidir. Alkışlar nadirdir, takdir ise çoğu zaman geri bildirim formunun arkasına saklanır. Ama bir bakarsınız... Sizinle konuşmayan, paylaşım yapmayan biri, fikrinizi kendi cümleleriyle anlatmaya başlamış. Sosyal medyada sizi sessizce takip etmiş, sonra da fikirlerinizi bir toplantıda sahiplenmiş.
Tanıdık geldi mi?
Fikir hırsızlığı, çoğu zaman “strateji” diye sunulur. Oysa bu, emeğe ve entelektüel çabaya yapılmış açık bir saygısızlıktır. Bir fikri üretmek, sadece bir düşünce kıvılcımı değildir; onun arkasında okunan onlarca kitap, yapılan gözlemler, birikmiş deneyimler ve bazen de uykusuz geceler vardır.
Bir fikri çalmak, belki bir toplantıda size puan kazandırabilir.
Ama bir kültürlü dost, vizyoner bir yol arkadaşı kazanmak?
İşte o, uzun vadeli ve gerçek bir kazançtır.
Ne yazık ki bazı insanlar, kendini geliştirmek, çevresini zenginleştirmek, bilgiye yatırım yapmak yerine kısa yolları seçer. İlham aldığını itiraf edemeyecek kadar egoya, katkı sunmaktan kaçacak kadar kaygıya sahiptirler. Oysa kendini geliştirmek, kültürlü insanlarla dostluk kurmak ve üretmeye cesaret etmek çok daha değerlidir.
İş hayatı sadece projelerle değil, karakterle de inşa edilir.
Bugün fikrini çaldığınız kişinin yarın kuracağı sistemde yeriniz olmayabilir.
Bu yüzden belki de en başa dönüp kendimize şu soruyu sormalıyız:
Kısa vadeli parıltılar mı istiyoruz, yoksa uzun vadeli bir iz bırakmayı mı?
Gerçek üretkenlik, çalınamaz.
Ve her zaman, bir gün fark edilir.