Uygulamalarımız appstore googleplay

AHLÂKIN SESSİZ ÇÖKÜŞÜ, NEREYE GİDİYORUZ?

Yazının Giriş Tarihi: 21.11.2025 23:46
Yazının Güncellenme Tarihi: 21.11.2025 23:51

ÖSon yıllarda sokakta, sosyal medyada, toplu taşımada karşılaştığımız bir manzara var:

Öfkeyi bastırması gerekenler öfke saçıyor; vakar göstermesi beklenenler hırçınlaşıyor; diline dikkat etmesi gerekenler hoyratlaşıyor.

Bu durumu ilahiyat yazarı Abdullah Yuyucu’nun verdiği bir örnek çok çarpıcı bir şekilde özetliyor:

“Metroda başörtülü dört kadın gördüm, ağızlarında küfürler uçuşuyordu. Daha seküler giyimli bir hanım kardeşimiz, yanında çocuğunun olduğunu söyleyince ‘Bize ahlâk öğreteceğine başını kapat!’ diye cevap verdiler. Yani akıllarınca ‘Başörtün varsa ahlâka ihtiyacın yok’ diyorlar.”

Bu sözler, bugün karşılaştığımız çelişkinin aslında ne kadar derine indiğini gösteriyor. Bir zamanlar “dindar” dendiğinde akla önce sabır, nezaket, merhamet, sakinlik, ağırbaşlılık gelirdi. İnsanlar sadece kıyafetine bakarak değil, tavrıyla birinin inancını hissederdi. Dindar insan, öfkesini yutabilen, dilini tutabilen, incitmemeye çalışan insandı.

Bugün ise tam tersine bir tabloya şahit oluyoruz.

Bağıran, küfreden, hatta dini referanslarla saldırganlaşan bir profil yaygınlaşıyor. Sanki dindarlık sabrın değil de kimlik mücadelesinin silahıymış gibi…

Oysa dinin özü, kavga etmek değil insanı güzelleştirmektir.

Hz. Peygamber’in yaşayışı bunun örnekleriyle doludur: kendisine eziyet edene bile beddua etmeyen, öfkesine hâkim olanı gerçek kahraman sayan, insanı diliyle incitmekten sakındıran bir öğreti…

Bugün ise ibadetler giderek rutinleşiyor, ama ahlâk geri planda kalıyor. İnsanlar namaz kılıyor, oruç tutuyor ama aynı anda öfkeyi, kibri, dedikoduyu ve kul hakkını hayatlarından çıkaramıyor. Yani dinin dış kabuğu duruyor, iç özü ise zayıflıyor.

Buna bir de dindarlığın bir aidiyet rozeti hâline gelmesi eklenince tablo daha da karışıyor. Kişi “bu kimliğe ait” olduğunu düşündüğü anda eleştiriye kapalı, kırılgan ve saldırgan hâle gelebiliyor. Kendini otomatik olarak haklı görme hâli, bugün birçok gerilimin kaynağı.

Sosyal medya ise bu sertliği körüklüyor. Öfkeli dil o kadar normalleşti ki, insanlar artık düşünmeden konuşuyor. Bir zamanlar “iki kere düşün, bir kere söyle” diye öğüt veren toplum, şimdi “yaz gitsin” hızında yaşıyor.

Din ise hırçınlığın değil, yumuşaklığın adıdır.

Gerçek dindarlık insanı vakar sahibi yapar; sabrı öğretir; öfkeyi dizginler; dili korur; kalbi incitmekten alıkoyar.

Eğer dindarlık bizi daha öfkeli, daha kırıcı, daha hoyrat hâle getiriyorsa; sorun dinde değil, bizim onu yaşama biçimimizdedir. Abdullah Yuyucu’nun sözlerinde işaret ettiği gibi: “Dükkânında ‘Rızkı veren Allah’tır’ yazıyorsa faiz yiyemezsin; namaz kılıyorsan kul hakkı yiyemezsin.”

Sembol varsa ama ahlâk yoksa, dindarlığın ruhu da yoktur.

Belki de yeniden şu soruyu sormanın zamanı geldi:

“İbadetlerimiz bizi daha iyi insan yapıyor mu, yoksa sadece daha kimlikli mi gösteriyor?”

Bugün ihtiyacımız olan şey, daha çok slogan değil; daha fazla ahlâk, daha fazla sabır, daha fazla insanlık.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar (0)
Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.