Tarih boyunca kadınlar bu savaşta sadece bir figür değil, stratejik bir araç olarak kullanılmıştır. Bugün cephe hattı değişmiştir; ancak tehlike, teknolojinin hızıyla birlikte büyümektedir.
Prenseslerden Çöl Kraliçelerine
Erken Türk Kağanlıkları döneminde Çin’in “Heqin” politikası, görünüşte bir barış antlaşmasıydı. Oysa özünde, Türk saraylarına “prenses” unvanı taşıyan ajanlar yerleştirme stratejisiydi. Amaç sır çalmak değil, iktidar dengelerini içeriden sarsmaktı. Göktürk Kağanlığı’nın zayıflamasında bu entrikaların payı büyüktür.
Yüzyıllar sonra Osmanlı’nın son döneminde, Gertrude Bell benzeri isimler “arkeolog” kisvesiyle bölgeleri haritaladı, kabile liderleriyle güven ilişkileri kurdu ve Arap İsyanı’nı yönlendirdi. Bell, yalnızca bir ajan değil, modern Irak sınırlarını çizen bir jeopolitik mimardı.
Bu örnek, istihbaratın bir imparatorluğun kaderini nasıl şekillendirdiğini açıkça gösterir.
İdeolojik İhanet: İçeriden Çöküş
Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı Filistin’inde faaliyet gösteren Siyonist NILI örgütü, bu ideolojik sızmanın en çarpıcı örneğidir. Sarah Aaronsohn liderliğindeki örgüt, İngilizlere istihbarat sağlamanın ötesinde, Cemal Paşa’nın karargâhına kadar sızmıştır. Yabancı aktörlerin içeriden örgütlenerek devleti çökertmesi, ihanetin yalnızca silahla değil fikirle işlendiğini gösterir.
Yeni Cephe: Dijital Bal Tuzağı
Bugün savaşın cephesi değişti. Artık karargâhlar değil, cep telefonlarımız hedefte. Klasik “bal tuzağı” yerini “dijital bal tuzağına” bıraktı. Fiziksel çekiciliği, frapan teşhirciliği ve sözde “özgürlük” anlayışını milliyetçi ya da seküler bir maske ile birleştiren sahte profiller, yeni nesli hedef alıyor.
Sosyal medyada fahişelik yapan bazı hesaplarda Atatürk görsellerinin kullanılması, sıradan bir davranış değildir.Bu, milli değerlere yönelmiş bilinçli bir saldırı ve Atatürk’ün manevi mirasına yapılmış bir tahrif girişimidir.
MİT’in tespit ettiği bazı operasyonlarda Türkiye’nin yabancı servisler için “staj alanı” haline getirildiği görülüyor. Otostopla, kamp yaparak, hiçbir para harcamadan kıyı şehirlerini dolaşan ajanlar, Wi-Fi ağlarından telefon virüslerine kadar her dijital imkânı kullanıyor.
Bu kez hedef bir general değil, bir neslin bilincidir. Amaç, Türk gençliğini milli ve manevi köklerinden koparmaktır.
Modernlik Maskesi Altında Kültürel Saldırı
Bugün “modernlik” ve “özgürlük” kavramları, birer psikolojik harp unsuru haline getiriliyor. Eğitimli kadın imajı, cinsellik ve materyalist yaşam biçimiyle kasıtlı biçimde harmanlanarak, gelenek ve inanç değerleriyle çatıştırılıyor. Bir düşman aktör, ulusal sembolleri ele geçirip tersine çevirebilir; “sekülerizmi” inanç düşmanlığına, “modernliği” teşhirciliğe dönüştürebilir. Bu, kültürel sabotajın en sofistike hâlidir.
Milli Savunma: Zihin ve Vicdan
Tarih gösteriyor: İçeriden çürüyen devlet dış düşmana dayanamaz. Bu sinsi tehdide karşı mücadele yalnızca istihbarat teşkilatlarının değil, her vatandaşın görevidir.Savunmanın ilk hattı zihin ve vicdandır. Eleştirel düşünme, medya okuryazarlığı ve dijital farkındalık, çağımızın en güçlü savunma araçlarıdır. Çocuklarımıza, gördükleri her “parlak” imajın ardındaki niyeti sorgulamayı öğretmeliyiz. Bir milleti ayakta tutan harç; aile, ahlak ve milli bilinçtir.
Bugün bize düşen görev; geçmişin ihanetlerinden ders çıkararak, Türk milletinin ruhunu, kültürel bütünlüğünü ve inancını korumaktır. Çünkü geleceğini savunmayan milletler, geçmişlerinin gölgesinde kaybolur.
Ve biz kaybolmayacağız.
Çünkü bizim davamız, Türkiye Cumhuriyeti’nin bekası ve Türk milletinin ebedi varlığıdır.
Döne DOĞUTEKİN Alemdağ MHP Kadın Kolları Başkanı